Welcome to Our Website

Fehmi Koru: Üç polis devlet adamlarını töhmet altında bırakacak bir ‘kumpas’ mı kurmuş? ‘Andıç’ olayını hatırladım…

* Fehmi Koru

Günlerden beri yazılıp çiziliyor, ekranlarda yorumlar yapılıyordu ama bazı polislerle ilgili içinde ‘kumpas’ sözcüğü geçen gelişmeleri kafa yormaya değer bulmakta zorlanıyordum. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin, partisinin Meclis grubu toplantısında konuyu ele almasına kadar…

Konuya ilişkin şunları söyledi Devlet Bahçeli:

“Bugünlerde emniyet ve yargı içine yuvalananlar yeniden Türkiye üzerinde hesap yapmakta. Kan içen vampirler akıllarını başına almalı. Kripto çeteler hesap yapıyor. Akıbetleri için 15 Temmuz gecesine bakmalılar. Hepsini takip ediyoruz. Tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağının farkındayız.”

“Türkiye üzerinde hesap…”

“Kan içen vampirler…”

“Kripto çeteler…”

“Kanun dışı irtibat ve ilişki ağı…”

Uzun olmayan bir paragrafta çok sayıda sıfat kullanmış MHP lideri…

Nedir bu konu?

Suç örgütü lideri olarak Ankara’yı haraca bağladığı iddiasına muhatap Ayhan Bora Kaplan, yurtdışına çıkmak üzereyken yakalanmıştı. Onunla ilgili davada ‘gizli tanık’ olarak ifade vermiş Serdar Sertçelik adlı birinin, önce gözaltında sonra da elektronik kelepçeyle adli kontrol altında tutuluyorken yurtdışına kaçtığı anlaşılmıştı.

Elektronik kelepçeyi kırıp yurtdışına kaçtığı oradan açıklamalar yapmaya başlamasıyla anlaşıldı Sertçelik’in…

‘Gizli tanık’ olacakken karanlık ilişkileri ifşa eden biri haline dönüşen adamın anlatımına göre, gözaltındayken, bazı polisler, ifadesine birkaç isim katmasını istemişler…

Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın, eski adalet bakanları Bekir Bozdağ ile Abdülhamit Gül’ün, eski içişleri bakanı Süleyman Soylu’nun, sağlık bakanı Fahrettin Koca ile AK Parti eski milletvekili Mücahit Arslan’ın isimlerini…

[Acaba bu isimlere hangi ithamlar yöneltilecekti? Sertçelik kendisine 19 sayfa yalan ifade metni yazdırıldığını söylüyor, ama yazdırılan metinde neler geçtiğine dair bir ayrıntıyla karşılaşmadım.]

Kendisini yalancı tanık haline dönüştürmek istediğini ileri sürdüğü polisler de öyle sıradan memurlar değil: Biri Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik… Diğeri: Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner… Üçüncüsü de Öner’in yardımcısı Şevket Demircan…

Devlet Bahçeli’nin kendilerinden ‘kan içici vampirler’ diye söz ettiği bu üç polisin evleri önceki gün arandı…

Hay Allah, tam bu tür kumpaslardan kurtulduğumuz kanaatine kendimizi yavaş yavaş alıştırıyorduk ki, karşımıza bu olay çıktı.

Medyada konuyu ‘darbe girişimi’ olarak değerlendirenler de var.

[Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz’a atfı onun da böyle düşündüğünü gösteriyor.]

‘Andıç’ olayı

‘Andıç’ olayını hatırlayanlarımız vardır.

‘Post modern darbe’ olarak siyasi tarihimize geçen 28 Şubat süreci içerisinde yaşanmıştı o olay. PKK’nın lider kadrosundan olduğu bilinen Şemdin Sakık 1998 yılında yakalanmıştı. Onun ifadesi olarak Hürriyet ve Sabah gazetelerinde iki gün üst üste yayımlanan haberlere göre, ifade metninde bazı gazeteciler ile sivil toplum örgütleri yöneticilerinin isimleri ‘PKK ile irtibatlı’ olarak geçmekteydi.

Sıradan isimler değildi bunlar: Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Mehmet Barlas ve Mehmet Ali Birand…

Yazdıkları gazeteler o yazarların işine hemen son verdi.

İnsan Hakları Derneği başkanı Akın Birdal suikasta uğradı.

Şemdik Sakık mahkemede o isimlerin ifadesine sonradan eklenmiş olduğunu söyleyecek; Nazlı Ilıcak, bir yıl sonra, Genelkurmay’da hazırlanmış ‘andıç’ adlı bir belgeyi yayımladığında, o yalan ifadelerin esas müellifleri ortaya çıkacaktı.

Benzer yalancı ifadeler ve sahte belgelere daha sonra AK Parti iktidarı sırasındaki ‘kumpas’ adı verilmiş bazı olaylarda da rastlandı.

Sahte belgeler, ‘gizli tanık’ yapılmış birilerine ait yalancı tanıklıklar…

Demek istediğim şu: Bu tür bir olayla ilk kez karşılaşılmıyor ülkemizde…

Yalnız eski olaylarla bu olay arasında bir fark var.

Eski olaylar, öyle iki-üç polis memurunun kurduğu kumpaslar değildi; devlette açık-gizli vesayet odaklarının girişimleri söz konusuydu. Oysa, bu son olayda üç polis memurunun ismi geçiyor ama bir odakla ilişki kurulmuyor. [Hatta FETÖ adı bile telaffuz edilmiyor. Hiç değilse henüz edilmiyor…]

İlişki var da söylenmiyor mu, yoksa bu olayın kendisi mi kumpas? Kumpas ise hedef ne veya kim?

Her gerçek gibi yakında bu da ortaya çıkar.

* Bu yazı fehmikoru.com sitesinden alınmıştır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir